Zeytin (Oleum europa) Yaprağının Diyabet Üzerine Etkisi
Zeytin yaprağının antiseptik özellikleri zararlı bakteri, virüs, mantar ve parazitlere karşı oldukça etkilidir. Zeytin yaprağı içerdiği maddeler sayesinde dolaşım sistemi ve hipertansiyonu dengelemektedir. Hafif diüretik olan bu bitki soğuk algınlığı ve grip gibi bağışıklık sistemi eksikliklerinde ortaya çıkan rahatsızlıklarda iyi bir immünostimulandır.
Şimdiye kadar yapılan çeşitli çalışmalarda zeytin yaprağının, düşük seviyede doymuş yağ asitlerine, buna karşın yüksek seviyede tekli doymamış yağ asitlerine sahip olduğunu tespit etmişlerdir (Bahşi ve ark., 2016). Günümüze kadar yapılan çalışmalarda, zeytinyağının, diyabet hastalığına eşlik eden hiperglisemi hastalığının kontrol altında tutulmasından yine diyabet hastalarında sıklıkla görülen meme kanseri riskini azaltıcı etkisini tespit etmişlerdir. Diyabetiklerde sıklıkla görülen kan sirkülasyon anomalilerini gidermede kullanılan zeytin yaprağı kan akışını hızlandırarak etki gösterdiği, zeytin yaprağının hipoglisemik aktivitesinin iki ana mekanizmasından ilkinin, glikozla uyarılan insülin salınımının güçlendirilmesini gerçekleştirildiği, ikincisinin ise periferik glikoz alımının arttırılması ile gerçekleştiğini bulmuşlardır (Abdali ve ark., 2015). Zeytin yaprağındaki fenolik bileşikler hem antioksidan hem de antienflamatuvar özelliklere sahiptir. Bu özellikleri gösteren ana madde grubu olan sekoiridoidlerin yanı sıra (olöropin ve onun türevleri), içerdiği hidroksitirosol, polifenoller (verbaskozit, apigenin-7-glukozit, luteolin-7-glukozit), oleanolik asit içeren triterpenler, rutin ve diosmin gibi flavonoidlerde bu özelliklere sahip olduğunu belirlemişlerdir (BenaventeGarcia ve ark., 2002).
Etki Mekanizması
Zeytin yaprağı olöropin ve rutin, apigenin, luteolin, krisoeriol, hesperidin, rutin, kuersetin, kamferol gibi flavonoidlerin haricinde sayısız bileşiklere sahip olduğunu belirlemişlerdir (Bruneton, 1995). Zeytin yaprağında en yüksek seviyede bulanan madde olan olöropin, toplam maddelerin yaklaşık % 20’sini oluşturmaktadır. Yapılan çalışmalarda, bu maddenin hidrojen peroksite maruz kalan hücrelerdeki insülin salınımını baskılayıcı özellik gösterdiği tespit etmişlerdir (Cumaoğlu ve ark., 2011). Zeytin yaprağı ekstraktı yaygın bir şekilde insanlar üzerinde çalışılmıştır. Yapılan başka bir in-vitro çalışmada; kültür ortamındaki Jurkat hücrelerinin devamlı olarak hidrojen peroksit üretmesi sağlamışlardır. Fakat 100-mcg/ml seviyesinin üzerindeki ekstraktlarda ortamda kendi ürettiği hidrojen peroksit olmamasına rağmen ekstraktın DNA yıkıcı etkisinin ortaya çıktığını tespit etmişlerdir. Çalışma sonucunda zeytin yaprağının onarıcı ve tedavi edici etkisinden uzak olarak ekstraktlarının tek başına DNA hasarını gerçekleştirebileceğini belirlemişlerdir (Nousis ve ark., 2005). Zeytin yaprağında bulunan hidroksitirosol ve olöropinin ratlar üzerindeki etkileriyle ilgili yapılan uygulamalarda kan şekerini ve kolesterolü düşürücü etkisi tespit etmişlerdir. Yapılan bu deneylerde oksidatif stresi baskılayarak diyabetin yan etkilerini azalttığını da belirtmişlerdir. Zeytin yaprağı ile beslenen diyabetik ratlarda insülin salınımının arttığı, serum glikoz seviyesinin düştüğünü ve antiglisemik indeksin yüksek seyrettiğini belirlemişlerdir (Eidi ve Darzi, 2009). Bir diğer çalışmada, araştırıcılar zeytin yaprağının ratlara oral yolla verilmesiyle bitkinin hipoglisemik ve hipolipidemik aktivitesini ortaya koymuşlardır (AlarcornAguilara ve ark., 1998; Zarzuelo ve ark., 1992). Olöropin maddesinin uygulandığı tavşanlarda ise oksidatif stresi azalttığı tespit etmişlerdir (Andreadou ve ark., 2006). Diğer bazı çalışmalarda da olöropin ve hidroksitirosol maddelerinin antioksidan aktivitelerini belirlemişlerdir (Oliveras-Lopez ve ark., 2008). Zeytin yaprağı üzerine yapılan bir araştırmada, diyabetik sıçanlarda serum glikoz ve kolesterol düzeylerinde, istatistiksel olarak önemli bir düşüş olduğu ve zeytin yaprağı ekstraktının kullanımından 4 hafta sonra antioksidan etki gösterdiğini kanıtlamışlardır (Jemai ve ark., 2009). Olöropin, diyabetik hayvanlarda etkili bir hipoglisemik madde olarak bildirilmiştir. Zeytin yaprağı ekstraktındaki en bol aktif fenolik bileşik olan olöropin, alloksan ile indüklenen diyabetik tavşan modelinde kan glukozu, plazma malondialdehit (MDA) ve de oksidatif stresin diğer belirteçlerini azalttığını göstermişlerdir (Al-Azzawie ve Alhamdani, 2006).
Olöropeosit, alloksana bağlı diyabetli hayvanlarda antidiyabetik etkinlik gösterdiği, bu bileşiğin hipoglisemik aktivitesinin, glukozla indüklenen insülin salınımının otoantikasyonu ve artmış glikoz periferik alımı ile bağlantılı olduğu bulmuşlardır (Bnouham ve ark., 2006). Wainstein ve ark. (2012), tip 2 diyabetlilerde zeytin yaprağını, 14 hafta boyunca 79 hastaya uygulamış ve kandaki glukoz seviyelerini (HbA1c) ile açlık insülin düzeylerini, önemli ölçüde azalttığını tespit etmişlerdir. Zeytin yaprağının vazodilatör özelliklerini gösteren Grenada Üniversitesi araştırmacıları, hayvanların kan şekeri düzeyleri üzerinde olumlu etkileri olduğunu da bildirmişlerdir. Alloksan ile indüklenen diyabetli sıçanlarda, 16 ve 32 mg / kg dozların, kan glikoz değerlerini önemli ölçüde düşürdüğü ve periferik glukoz alımını doza bağımlı bir şekilde artırdığını tespit etmişlerdir (Gonzalez ve ark., 1992). Bunun yanı sıra luteolin ve oleanolik asit unsurlarının diyabetik sıçanlarda postprandiyal glukoz artışını inhibe edici etkisi olduğunu da göstermişlerdir (Komaki ve ark., 2003).
Şimdiye kadar bahsi geçen çalışmalar, zeytin yaprağının hipoglisemik etkinliğinin, diyabetiklerde glukozun metabolik alımını artırmak için insülinden bağımsız olarak çalışarak kan şekeri veya kan şekeri düzeylerini düşürdüğünü ortaya koymuştur. Her ne kadar ekstrakt kullanımında doz aşımına bağlı olarak DNA hasarını tetikleyici olarak görev yaptığı görülse de uygun dozlarda kullanıldığında zeytin yaprağı ekstraktının da etkili olduğu ancak yaprağın ham halinin daha etkili olduğunu belirtmişlerdir (Stickela ve Schuppan, 2007). Araştırmalar doğal zeytin yaprağının bileşiklerinin kan şeker seviyesini düşürdüğünü göstermiştir. Kurutulmuş yaprakların demlenmesi sonrası içimi diyabetiklerde tavsiye edilmiştir. Bu şekilde kullanılan zeytin yaprağı, diyabet, kardiyovasküler bozukluklar, viral ve mikrobik enfeksiyonlar dahil olmak üzere çeşitli kompleks hastalıkların tedavisinde etkili olduğu; ancak, bitkinin diğer geleneksel kullanımları için kanıtları değerlendirecek çalışmaların yapılmasının gerekliliğini vurgulamışlardır (Scherrera ve ark., 2005). Tip 2 diyabetli bireylerin sıklıkla bu koşullardan ‘Metabolik Sendrom’ (kardiyovasküler hastalık ve diyabet kombinasyonu) bir parçası olarak muzdarip olması nedeniyle, kan şekerini düzenlemek için zeytin yaprağının kullanımı tedavide önemli olduğu kadar, hipertansiyon ve hiperkolesterolemi tedavisinde de önem arz ettiğine değinmişlerdir (Woodman ve ark., 2002). Literatür, zeytin yapraklarında bulunan bileşiklerin çoğunun antioksidan özelliklere sahip olduğunu, diyabetle ilişkili zararlı etkileri önlediğini veya azalttığını göstermiştir. Zeytin yaprağı ve ekstraktının, insanlarda glikoz homeostazının iyileşmesi ile ilişkili olduğu ve yapılan hayvan deneylerinde nişasta sindiriminin ve emiliminin azaltılması yoluyla kolaylaştırılabileceğini göstermiştir.
Kaynak: https://www.munzur.edu.tr/birimler/dergi/Bilder/arsiv/BGD5-1/5.1.11.pdf