Skip to content Skip to footer

Omega-3 ve Anti-İnflamatuvar Özellikleri

Esansiyel yağlı asitler (EFAs), özellikle inflamasyonda, bağışıklık ve merkezi sinir sisteminde birçok bedensel sistem üzerinde etkiye sahiptir. Hipolipidemik etkiye sahip omega-3 yağ asitleri, hipokoagülasyon, anti-trombositik, anti-inflamatuar ve immünomodülatör etkiler göstermektedir (Kunyanga ve ark., 2013).

Prostaglandinler (PG), birçok farklı bitki ve bazı mikroorganizmalarda tespit edilmiştir. PG, ilk olarak prostat bezinde, trombositlerden tromboksanlar (Tx) ve lökositlerden lökotrienler (LT) olarak sentezlendiğinden ötürü farklı isimler ile anılmıştır. Lipoksinler, lipoksijenaz etkileşimleri yoluyla sentezlenen anti-inflamatuar eikozanoidlerdir. PG ve LT, fosfolipaz A2 ile salınan araşidonik asitten (AA) türetilen ve çeşitli homeostatik biyolojik işlevlerde ve inflamasyonda rol oynayan güçlü eikozanoid lipid aracıları olduğu tespit edilmiştir (Funk, 2001). Yağ ve yağ asitleri, hayvansal organizmaların cinsi olgunluğa erişiminde ve gelişimlerinde önemli rol oynadığı belirlenmiştir (Harlıoğlu ve ark., 2012). Ġlaç tedavisi, siklooksijenaz (COX) ve lipooksijenaz (LOX) enzim sistemlerini başarıyla bloke etse bile, AA epoksi türevleri gibi diğer zararlı moleküllere dönüşebilmektedir. Bu nedenle, eikozanoidleri içeren hastalıkların tedavisinde başka bir yaklaşım araştırılmıştır. Bunun en belirgin yaklaşımı ise diyet değişiklikleri ile eikozanoid üretimini önlemeye çalışmak olduğu görülmüştür. LT’lerin, bronkospazmı indüklediği, ancak, aspirin gibi PG inhibitörlerinin, LOX enzimleri için daha fazla AA bırakarak astım atakları gibi rahatsızlıkları indükleyebildiği tespit edilmiştir. Yakın zamanda, ağırlıklı olarak LT sentezini bloke eden LOX inhibitörleri üzerinde durulmuştur. 5- LOX, LT sentezini bloke etme konusunda kilit enzim olarak tespit edilmiştir (Jin ve ark., 2013).

Etki Mekanizması Omega-3 doymamış çoklu yağ asitlerinin (PUFA) etki mekanizması ve terapötik kullanımı kısmen eikozanoidlerin durumuna etkilerinden kaynaklandığı düşünülmüştür. Balık yağının hipolipidemik etkisinin, çok düşük yoğunluklu lipoproteinlerin sentezini baskılayıp, safra atılımını arttırdığı tespit edilmiştir (Lautenschläger, 2003). Balık yağı ile beslenmek, eikozapentaenoik asit (EPA) tarafından inflamatuvar hücre zarlarında AA’nın kısmen değiştirilmesi ile sonuçlanmıştır. EPA, fosfolipaz A2 ile fosfolipidlerden AA salınımını ve AA’nın COX ile oksijenlenmesini inhibe ettiği belirlenmiştir (Prusakiewicz ve ark., 2009).

Bitkilerin doğrudan kullanımının yanısıra ekstrakt olarak elde edilen n-3 serisi yağ asitlerinin sucul canlıların sperm ve yumurta üretiminde olumlu sonuçlar verdiği görülmüştür (Harlıoğlu ve ark., 2011; Harlıoğlu ve ark., 2013). Bitkisel kaynaklara bakıldığında dünya çapında bu amaçla kullanılan çia tohumu, keten tohumu, fındık, yer fıstığı gibi birçok bitki tespit edilmiştir (Asif, 2011). Diğer bağlamlarda yararlı olan yağlar (zeytinyağı, keten tohumu yağı, buğday tohumu yağı vb.) daha az doymuş yağlara sahip olabilir ve yararlı bileşenler ihtiva edebilirler ancak balıklar, önemli bir omega-3 profili sergilemesinin yanı sıra dokoza hekzaenoik asit (DHA) ve eikoza pentaenoik asit (EPA) içeriği ile ön plana çıkmıştır (Simopoulos, 2002). Ulmus davidiana planch (Ulmaceae, UD), tarih öncesi anti-inflamatuvar ve anti-kanser tedavisinde yaygın olarak kullanılan ve Korede yetişen tıbbi bir bitkidir. Bu bitki üzerinde yapılan çalışmada UD’nin vitro osteoblast hücre büyümesini seçici ve etkin bir şekilde inhibe ettiği, COX-2 sentezinin baskılanması yoluyla PGE2 sentezinin inhibisyonu ve bu şekilde anti-inflamatuvar etkisi belirlenmiştir (Jin ve ark., 2008). Güney Afrika’da yetişen sekiz adet tıbbi bitki türünden (Bulbine frutescens L., Combretum mkhuzense Loeff., Crinum moorei Hook f., Drimia robusta Bak., Eucomis autumnalis Mill., Hypoxis hemerocallidea Fish and Mey., Merwilla natalensis Planch., Tulbaghia violacea Harv.) elde edilen lektin benzeri proteinlerin PG sentezini inhibe edici özelliğinin incelendiği bir diğer çalışmada ise bitki lektinlerinin, anti-inflamatuvar özellikleri tespit edilmiştir (Gaidamashvili ve Staden, 2006).

Stefania tetrandra, Çin ve Kore’de romatoid artrit, akciğer silikozisi ve hipertansiyon gibi çeşitli inflamatuvar durumların tedavisinde kullanılan bir bitkidir. Tetrandrin, mast hücre degranülasyonunu (histamin kaynağı) azaltırken yabani çiçek polenlerine maruz bırakılan farelerde konjonktiviti etkili bir şekilde azalttığı, ayrıca inflamatuvar sitokinler interlökin-1 (IL-1) beta ve interlökin-5 (IL-5)’i düşürdüğü tespit edilmiştir (Ye ve ark., 2000). Luteolin doğada yaygın olarak bulunan kereviz, yeşilbiber, perilla yaprağı ve tohumunda ve papatya gibi gıdalarda bulunan bir flavonoitdir. Luteolinin, Ġmmünoglobülin-E (IgE) (alerji) antikorları ile sıçanlarda oluşturulan karşı koyma uygulamasında mast hücrelerinden histamin salınımını inhibe ettiği tespit edilmiştir. Luteolin ayrıca IgE antikoru ile uyarılmış ve kültürü yapılmış insan mast hücrelerinden histamin, LT ve PGD2’nin salınmasını engellediği bulunmuştur (Kim ve ark., 2005).

Newmark ve Schulick tarafından yapılan bir diğer çalışmada, fesleğen yaprağı (Ocimum basilicum) ekstraktının, COX-2 ve 5-LOX’u inhibe edici özelliği tespit edilmiştir (Newmark ve Schulick, 2000). Zencefilin (Zingiber officinale) kullanıldığı bir çalışmada ise zencefilin içerdiği bileşenlerin, Tx oluşumunu inhibe ederek trombositlerin sağlıklı bir şekilde işleyişini sağladığı tespit edilmiştir. Ayrıca, zencefilin inflamatuvar PGE2 ve PGI2)2 çeşit PG’lerin üretimini dengelediği ve arterleri dilate eden bileşiklerin üretimini azalttığı ortaya çıkarılmıştır (Srivastava ve Mustafa, 1989). Bu bitkilerden en dikkat çekeni keten tohumu (Linum usitatissimum) bitkisidir. Keten tohumu, yaygın olarak bilinen bir omega-3 yağ asidi olan alfa linolenik asidi (ALA), bir lignan olan sekoizolarikirezinol diglukoziti (SDG) ve lifli yapısıyla temel musilaj ihtiyacını sağlamaktadır. Keten tohumu, obeziteyi azaltıcı etkisi başta olmak üzere sahip olduğu bir çok bileşenlerinin farklı mekanizmaları etkilemesiyle birçok yönden pozitif biyolojik etkiler gösterdiği bulunmuştur (Mahabaleshwar ve ark., 2016). Isırgan yaprağından (Folium urticae) elde edilen ekstraktın uygulandığı bir çalışmada, romatoid artrit gibi otoimmün hastalıkların neden olduğu inflamasyonu inhibe ederek IL-2 ve interferon-gamma salınımını azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca bu ekstraktın, Nükleer Faktör kappa B (NFkB) aktivasyonunu inhibe ettiği ve bu nedenle multimodal anti-inflamatuvar etkinliğe sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır (Riehemann ve ark., 1999). Üzüm çekirdeği (Vitis vinifera)’nin fareler üzerinde iltihap önleyici etkisini araştırmak için gerçekleştirilen bir deneyde, ultraviyole-B (UV-B) uygulaması yapılarak farelerin derisinde iltihaplanma oluşturulmuştur. Kullanılan üzüm çekirdeği (Vitis vinifera) proantosiyaninlerinin (GSPs),’nin fare cildinde oluşan iltihabi duruma bağlı olarak lökosit infiltrasyonunu ve miyeloperoksidaz, COX-2, PGE2, siklin D1 ve prolifere olan hücre çekirdeği antijeni (PCNA) düzeylerini baskıladığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra üzüm çekirdeği verilmeyen UV-B ile ışınlanmış farelerin cildinde oluşan tümörler ile üzüm çekirdeği verilen fareler karşılaştırıldığında üzüm çekirdeği verilen grubun cilt tümörlerinin, iltihaplanmalarının iltihap belirleyicilerinin önemli derecede inhibe edildiği tespit edilmiştir (Sharma ve Katiyar, 2010). Meeran ve ark., diyetteki GSPs’lerin, fare derisinde TPA’nın yol açtığı ödem, hiperplazi, lökositler infiltrasyonu, miyeloperoksidaz, COX-2 ve PGE2 üretimini inhibe ettiğini keşfetmişlerdir (Meeran ve ark., 2009). Bitkilerin yanı sıra balık yağı ile yapılan başka bir çalışmada ise balık yağı alımına bağlı olarak inflamatuvar hücrelerin kapasitesinin azaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca insan diyetine balık yağı takviyesinden sonra, mononükleer hücreler tarafından PGE2 üretiminde % 50-65 azalma olduğu bildirilmiştir (Endres ve ark., 1989).

PG, diğer prekürsörlere (dihomo-gama-linolenik asit ve eikozapentaenoik asit) kıyasla memeli dokularında en bol olan AA gibi yağlı asit öncüllerinden türetilen doymamış lipidlerdir. AA ayrıca kırmızı ette de bulunduğu tespit edilmiştir (Engin ve ark., 2016). Bitkiler üzerinde gittikçe artan araştırmalar, ağrı ve iltihaplanmanın önlenmesi için flavonoid kaynağı olan bitkilerin COX ve dolayısıyla PG üretimini inhibe edici etkilerini göstermiştir (Shakibaei ve ark., 2008). Özellikle soğuk su balıkların da bulunan zengin EPA ve DHA içeren omega-3 yağ asitlerinin kalitesi ve vücut tarafından kullanılabilirliği balıkların yağ asitleri kaynağı olarak kullanımının önemini ortaya koymuştur. Ancak yeterli miktarda et, yoğurt, peynir, balık, tavuk tüketilmemesine bağlı olarak oluşabilecek inflamasyonlarda, bu eksikliklerin omega-3 zengini bitkilerin tüketilmesiyle destekleyici olarak kullanılmasında faydası olabileceği düşünülmektedir.

Kaynak: https://www.munzur.edu.tr/birimler/dergi/Bilder/arsiv/BGD5-1/5.1.8.pdf

Leave a comment

Omega-3 ve Anti-İnflamatuvar Özellikleri – Altınterim Doğal Sağlık
Whatsapp Destek